7 Eylül 2013 Cumartesi

KAHVENİN HATIRI..


GEL BİR KEYFE İÇELİM...

     kimi zaman dertleşmek ,kimi zaman hoş sohbet,kimi zaman hayal kırıklıkları,kimi zaman mutluluk kahkahalarıdır bir fincan kahve..bir kahve içimi vaktimiz olur genelde,''sen koy ocağa ,bol köpüklü olsun hemen geliyorum ''dur kahve...dar vakittir ama o dar vakte neler sığdırırız bir fincan kahveyle..
                                                    kokusu ,tadı,hatırı paha biçilemezdir...

  
KAHVEYİ İLK BULAN??

Kahve rivayete göre Veysel Karani(k.s)develerini otlattığı bir gün,etrafına mis kokular saçan beyaz çiçekli bir bitkiyle karşılaşır.bir müddet sonra beyaz çiçekler,oval şeklinde çekirdeği olan bir meyveye dönüşür.yeşil yapraklarının arasında siyah bir inci gibi görünen taneler,tadına bakmak istediğinde Üveys'e çok acı gelir fakat o gönülden teslimiyetle ''Allah her bir nimeti bir fayda için yaratmıştır'' der ve dalından koparıp kor ateşin üzerine bırakır.ateşte kavrulunca acılığı giden taneler,etrafına mis gibi bir koku saçar.insanı mest eden bu güzel kokulu meyvenin tadına tekrar bakmak isteyen Veysel Karani,doyumsuz lezzetinin yanı sıra aklına berraklık verdiğini de hisseder.çiğnerken büyük keyif duyduğu bu bitki için '' Mademki yiyeni keyiflendiriyor o zaman bunun adı  ''KEYFE'' olmalıdır '' der.Veysel Karani'ye istinat edilen bu efsaneden sonra ''KEYFE'' sözcüğünün zamanla yerini kahveye bıraktığı söylenir.  

 

KAHVENİN ANAVATANI ??

Anavatanı  hakkında pek çok farklı rivayet olmakla birlikte,yaygın görüşe göre Hindistan 'dan başladığı yolculuğuna,Yemen ve Arabistan'da  devam eder ve sonunda Anadolu insanıyla buluşur.Osmanlı nın engin mutfak kültürü içinde önemli bir yer bulur kendine.kütahya porselenlerinden yapılma ince işlemeli fincanlar içinde sunulurken Osmanlı nın göz bebeği,siyah incisi olmuştur.kahve fincanları elden ele dolaşırken gönülden gönüle yol bulur.
Ve; ''Gönül ne kahve ister ne kahvehane,Gönül bir dost ister kahve bahane''dedirtir..
tadına doyum olmadığından ibrikle,güğümle pişirilir.hem pişirilişi hem de sunumundaki zerafet nedeniyle dünyanın dört bir yanında adına TÜRK KAHVESİ dedirtir...

 
 

 
 

kırk kadem yoldan dahi duysam beni bir hoş eder,
kavrulurken,çekilirken rayihası kahvenin ...            

 sabah kahvesinin yeri bir başkadır.kahvenin hikmeti yemekten sonra içilmesindendir..içilen kahveler sohbetler ve ardından fallarada bakılınca keyifler bütün olur
        velhasıl fal bakan uydurur,uydurdukça kendince yakıştırır.geriye hoş sohbetin adı kalır.


Her kahve aynı tadı taşımaz... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona gore degişir...  


DOSTLARLA içilen kahve : NEŞE'dir..! Kahkahalar KÖPÜKLER üzerinde yüzer..!


 




 
 

 Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtigin kahvenin tadı kederlidir.. . Kahve telvesine yüreginin acısı karışır.

 

ANNEYLE içilen; hadi bir sohbet ederken kahve içelim : GÜÇ'tür..! Köpüğünde ANNE ŞEFKATİ vardır, TELVESİNDE hayatın yorgunluğu..!

BABA ile içilen kahve : SEVGİ dir..! Az şekerli, HEP BENİMLE OL'dur telvesi..!

 EŞLE; hadi bir kahve içelim : HUZUR'dur..! Köpüklere GÜVEN karışır, dudağının kenarına hafif bir TEBESSÜM kondurur..!


 

 Yorgun olduğunda içtigin kahve hafifletir seni... Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını... 



 Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır... Acıdır tadı...köpüğünde ,telvesinde gözyaşı kokar. Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...  

 

 Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşülen kuyudan çıkma cabasıdır... Koyu kıvamlı  kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın ... çıktığın an uyuyakalırsın. .. ferahlıktır!!!  


BEKLEMEDİĞİN bir anda gelen kahve : BAŞKA'dır..! Isıtıverir içini..!


 


 

kahve değildir artık o sizin için..arkadaştır,yoldaştır,sığınaktır,sevinçtir,tokluktur,''oh be dünya varmış''tır ,hasrettir,hayaldir,düşüncedir,sakinliktir,hayat koşuşturmacasına kısa bir moladır..bunca şeye rağmen onun adı sadece kahve dir.. yani o kadar sadedir.

Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle, dumanıyla aynı kahvedir ama icilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadlari degişir...
Her kahve aynı değildir bu yüzden...

 



İçildiği kahve fincanının zerafeti sahibinin zerafetindendir...Tadındaki lezzet yapanın ruhundaki inceliktendir...














Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
Hayatın riyasız resmini çizerdim sana
Belki şiir söylerdim
Gözlerini kıskanırken çiçekler
Ben geceyi dinlerdim.

Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
Kırk yılın hatrını sorardım sana
Hem aşka, hem hayata bir şerh düşerdim
Gözlerinle kavrulmadan kainat
Eriyerek için için pişerdim.

Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
Hiç konuşmadan sus-pus bakardım sana
Gecenin karanlığı utanırdı yanında
Yüzlerce güneşi doğdururdun sen
Bir tek gülüşünle; hemen, anında

Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
Belki vuslatı anlatırdım sana, vuslatı
Biz mi kahve içerdik kahve mi bizi
Dudağımda titrek titrek bir dua:
“Allah’ım bırakma ellerimizi”

Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
O gece içimi dökerdim sana
Yüreğimde kor ateşin işi ne
Gözlerime doğru uçsun turnalar
Alışır mıyım ki ben gidişine

Bir kahve içecek zamanımız olsaydı
Gökteki yıldızları toplardım sana
Ne mehtap kalırdı, ne ay
Bir kahve içecek zamanımız olmadı
Neye sayarsan say! 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...