23 Kasım 2014 Pazar

GÖZYAŞI ÇEŞMESİ :((


GÖZYAŞI ÇEŞMESİ :Her şey Kırım Hanı Kırım Giray Han’ın haremine yeni getirilen Dilara Bikeç /Maria Potocka) adında “Leh” asıllı genç bir cariyeye görür görmez âşık olmasıyla başlar.
Maria, Kırım Hanının aşkına karşılık veremeden hastalanır, günden güne eriyip biter ve çok geçmeden vefat eder. Bir rivayete göre haremindeki diğer kadınların bu büyük aşkı kıskandıkları için Dilara/Maria’yı zehirledikleri  iddia edilir. Bir diğer rivayete göre ise Maria’ya aşık olan Giray Han, haremindeki gözdesi Zarema’yı ikinci plana itmiştir. Kıskançlık yüzünden Zarema Dilara/Maria’yı öldürür. Bunu duyan Giray Han da Zarema’yı öldürür.
Giray Han öylesine üzülür ve kederlenir ki Dilara/Maria’ya olan aşkını ölümsüzleştirmek  için bir eser yaptırmak ister. En iyi heykeltraşlarına ağlayan bir heykel yapmalarını emreder. Kırımlı/Bahçesaraylı bir taş ustası ise bunun yerine birçeşme yapmayı önerir. Bir rivayete göre ise İranlı sufi mimar ve ressam Ömer bu amaçla Kırım’a çağrılır.
Giray Han ustaya “Bana öyle bir eser yap ki kederimi dünya bilsin!” “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” der. Usta da, mermere acıyı ve yası ölümsüzleştiren bu keder abidesini oyar. Böylece şiirlere konu olan ve dillere destan bu çeşme ortaya çıkar.1764. 
Çeşmenin üstündeki desenler ve süslerin anlamları da çeşmenin yapılış hikâyesini destekler mahiyettedir :
çeşme
Çeşmenin kurnasında yer alan mermerden yapılmış lotus çiçeği/gonca, gözyaşlarıyla dolu bir göz anlamına gelmektedir. Suyun bu ilk damladığı lotus simgesinin üzerinde “gül” koyulacak bir yer bulunuyor. Ünlü şair Puşkin: oraya: iki aşığı simgelemesi için 2 gül koymuş ve bu gelenek haline gelmiştir.
Gözyaşlarını ifade eden kalp gözü (üstteki büyük kurna) keder ve hüzünle doludur.“Gözyaşı Çeşmesi”nin üst kısmından gözyaşları akarak ilk kurnayı “keder”le doldurur. Yani: acının, kalbe balyoz gibi indiği betimleniyor.
Buradan taşan damlalar çift küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”.
Ama çift kurnalar dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani hatıralar zihinde canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır.
Buradan taşan su en alttaki delikten çıkar ve zemindeki spiralin (çark-ı felek) üzerinden geçerek yer altında kaybolur. Yani “hayat böyle devam eder gider” Zemindeki spiralkısma baktığınızda bir sonsuzluk duygusuyla yüzleşirsiniz. Bu arada: çeşmenin suyunun nereden geldiğinin bilinmediği de söylenmekte…
Çeşme öyle bir özelliğe sahiptir ki oluklarından önündeki mermer havuza sızan su, adeta bir insanın gözyaşı gibi akar. Akustiği öğle ayarlanmıştır ki, su damlalarının akışı sırasında ağlama ve hıçkırık sesleri oluşur. Çeşmenin bu halini görenler ister istemez hüzünlenir ve bir aşkın nağmelerini hatırlarlar.
Rus Çariçesi II. Yekaterina‘nın direktifiyle çeşmenin yeri değiştirilip bugünkü yerine konunca Gözyaşı Çeşmesinin de orijinalliği bozulmuştur.
Çeşme, iki yazıyla süslenmiştir:
Üstteki yazı, Kırım Hanı Giray’ı yücelten şair Şeyhiy’in şiiridir:
Allah’a şan olsun! Güldü yine Bahçesaray’ın yüzü: 
Düzenlendi akıllıca Büyük Kırım Hanı’nın lütfu. 
Çevresine su verdi, sürekli gayreti sayesinde,
Ve isterse Allah, yapar daha iyi şeyler bile.
Buldu keskin zekasıyla suyu ve düzenledi güzel bir çeşme. 
Kim denemek isterse, çıkar su oradan ve görür şunu:
Şam’ı da gördük Bağdat’ı da (ve) görmedik onun benzerini hiç!
Her susayana okur Şeyhi, bu çeşmenin ağzından şu sözleri:
Gelin ve için şifalı kaynağın en saf suyunu!
Alttaki yazı ise, Kuran’ın 76. Suresi’nin şu 18. ayetini aktarmaktadır:
( Doğru kimselerin, cennette, su içecekleri ) Bir pınar ki orada “selsebil” olarak adlandırılır.

Gözyaşı Çeşmesi, (Bahçesaray Taş Çeşmesi) Hansaray’da en meşhur yerlerin başında gelmektedir. 
Böylesine ilginç bir yapılış hikâyesi olan çeşme, tarihe bıraktığı izler ve anılarıyla ziyaretçi-lerini derinden etkilemiş ve selsebilin ününün tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır.
Bir aşk anıtı olarak bu küçük çeşmecik en az “Tac Mahal” kadar özel bir anlama sahiptir. Kimi âşıklar bu çeşmeyi gördüklerinde umutsuz aşklarını hatırla-makta ve Giray Han’ın yüreğini şad etmektedir. Çeşme yapıldığı tarihten beri bu özelliği ile bilinmekte ve su haznesine konan ve her gün tazelenen sarı ve kırmızı güller, birbirine âşık bu iki insanı simgelemektedir. Kırmızı güller ölümsüz aşkı anlatırken, sarı güller ayrılık ve kederden dem vurmaktadır.
puskinÜnlü Rus şair Puşkin, 1822 yılında Hansaray’a sürgün olarak gelmiş ve bu çeşmenin hikâyesinden çok etkilenmişti. Kendisi de çaresiz bir aşkın acısını yaşıyordu. Puşkin, bir gün  fırtınalı bir havada Moskovasokaklarında gezerken on altı yaşındaki Natalya’yı tanır. Ama bir türlü yolları kesişemez Natalya’yla.Natalya, Puşkin yerine Fransa’da eğitim görmüş bir subayı tercih eder. Ve şairin bu subayla karşılaşması tam anlamıyla bir trajediye dönüşür. Puşkin’in kalem tutmaya alışkın narin elleri silah kullanmayı pek beceremez. Hasmıyla yaptığı düelloda büyük şair hayatını kaybeder…
Sürgün günleri ve kendi çaresiz aşkının etkisiyle “Bahçesarayskiy Fontan-Bahçesaray Çeşmesi” şiirini bu yüzden kaleme almıştı. 1824 Bu şiir o dönemde çok büyük bir yankı uyandırmış ve insanlar çeşmenin hikâyesini daha çok merak etmişlerdir.Bahçesaray Sersebili de denen bu metin, Giray Han’ı öven ve hüzünlü aşkını anlatan muhteşem bir şiirdir.
Osmanlı-Kırım Harbi yıllarında Rus Orduları burayı istila ettiklerinde, bu şiirden ve Puşkin’e duydukları saygıdan dolayı Kırım’ın tamamında Türkçe (Kırım Tatarca)isimleri Rusça ve Yunanca uydurma isimlerle değiştiren Çarlık idaresiBahçesarayisminin değiştirilmesine cesaret edemez ve de bu çeşmeye dokunmaz. Bu popülariteHansaray‘ın da daha fazla tahrip edilmesini önler. Şimdi bu minnettarlığın bir göstergesi olarak Gözyaşı Çeşmesi‘nin yanı başında Puşkin‘in de bir büstü yer almaktadır.
Premier Exif JPEG
Gözyaşı Çeşmesi :
Onı şay tez mezarına ne kirsetti?
Bu ümitsiz esirliknin kaygısı mı?
Hastalık mı, yoksa diğer bir illet mi?
Kim bile? O bu dünyanı tez terk etti.
Han sarayı titislenip, boşap kaldı;
Kırım-Giray kene ketti onı taşlap;
Tümen-tümen askerinen yat illerge,
Yat illerge yolga çıktı sefer başlap.
O kene de kasırgalı soguşlarda
Küskünlenip, kanga suvsap at oynata,
Lakin hannın yureginde başka türlü
Duygularnın alevleri gizli yata.
O ekseri kızgınlaşkan uruşlarda
Kılıçını birden siltep, tars toktala
Pek çok vakıt şaytıp taşday katıp kala,
Çevresine şaşkın-şaşkın bakıp tura.
Bir şeyden korkkan kibi benzi ata,
Öz başına söylene ve ara sıra
Köz yaşını toktamadan akıttıra.
Aleksander Sergeyeviç Puşkin
***********************************
Gözyaşı Çeşmesi
Ah! onu yaşarken mezarına ne koydu?
Bu ümitsiz esirliğin kaygısı mı ne…
Hastalık mı, yoksa diğer bir keder mi?
Kim bile? O bu dünyayı tez terk etti.
Hansarayı hüzünlenip, bomboş kaldı;
Kırım-Giray yine gitti onu bırakıp;
Tümen tümen askerleriyle yad illere,
Yad illere yola çıktı sefer başlatıp yine.
 O yine de şiddetli, kasırga savaşlarda
Küskün bir şekilde at oynatmakta idi,
Lakin hanın yüreğinde başka türlü
Duyguların gizlice alevleri yanmakta.
Çevresine şaşkın şaşkın bakmakta;
Bir şeyden korkar gibi benzi atarken,
Kendi başına söylenir ve ara sıra
Gözyaşını durmadan akıtmakta…
 Ah aşk çeşmesi, ah hüzün çeşmesi;
Dinlerdim taş dudaklarından hikâyesini
Ah uzaktır, acı ve mutluluğun parçaları,
Fakat Maria’dan hiçbir söz çıkmadı…
Aleksander Sergeyeviç Puşkin
 (Çeviren: Beyaz Arif Akbaş)
Çeşme, daha sonraları Boris Asafyevin aynı adlı bale eserine de ilham kaynağı olmuştur. Bu şiir daha sonra Boris Asafyev‘in müziği ve Nikolai Volkov‘un librettosu ve Rostislav Zakharov‘un koreografisiyle 1934‘te Moskova’da baleye uyarlandı. Türkiye’de ise ilk kez 1979‘da Ankara Devlet Opera ve Balesitarafından oynandı.
Adına çeşmeler yapılan, şiirler yazılan Dilara Bikeç’in türbesi Bahçesaray’daHansaray‘ın duvarına bitişiktir. Bazı kaynaklarda Gözyaşı Çeşmesi’nin türbenin duvarına bitişik olarak yapıldığı da belirtilmektedir.
Çeşmeyi gidip de görmek  isteyenler olacaktır mutlaka…Ama gidemeyecek olanlar için de güzel bir haberimiz var…Onlara Eskişehir Kırım Tatar Kültür Evi‘nde bu çeşmenin bire bir kopyasının bulunuyor…Bilginize…
 çeşeeeme

“BAHÇESARAY” SARAYININ ÇEŞMESİNE

Aşk fıskiyesi, ölümsüz çeşme!
Sana armağan olarak iki gül getirdim.
Seviyorum bitimsiz konuşmanı
Ve şiirsel gözyaşlarını senin.
Çiseyen gümüşsü tozların
Serin çiğlerle kaplıyor beni :
Ak, ak durmaksızın sevinçli pınar!
Anlat, anlat bana bildiklerini…
Aşk fıskiyesi, kederli çeşme!
Okudum ben de mermerinde senin
Uzak bir ülkenin övgüsünü;
Fakat Mariya’dan söz etmedin…
Ey, solgun yıldızı haremin!
Burada mı unutuldun yoksa?
Yoksa sadece mutlu düşler miydi
Mariya ve Zarema*
Ya da sadece imgelemin uykusu mu
Tenha bir alacakaranlıkta resimledi
Kendi bir anlık sanrılarını,
Ruhumun bir anlık idealini?


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...