23 Kasım 2014 Pazar

GÖZYAŞI ÇEŞMESİ :((


GÖZYAŞI ÇEŞMESİ :Her şey Kırım Hanı Kırım Giray Han’ın haremine yeni getirilen Dilara Bikeç /Maria Potocka) adında “Leh” asıllı genç bir cariyeye görür görmez âşık olmasıyla başlar.
Maria, Kırım Hanının aşkına karşılık veremeden hastalanır, günden güne eriyip biter ve çok geçmeden vefat eder. Bir rivayete göre haremindeki diğer kadınların bu büyük aşkı kıskandıkları için Dilara/Maria’yı zehirledikleri  iddia edilir. Bir diğer rivayete göre ise Maria’ya aşık olan Giray Han, haremindeki gözdesi Zarema’yı ikinci plana itmiştir. Kıskançlık yüzünden Zarema Dilara/Maria’yı öldürür. Bunu duyan Giray Han da Zarema’yı öldürür.
Giray Han öylesine üzülür ve kederlenir ki Dilara/Maria’ya olan aşkını ölümsüzleştirmek  için bir eser yaptırmak ister. En iyi heykeltraşlarına ağlayan bir heykel yapmalarını emreder. Kırımlı/Bahçesaraylı bir taş ustası ise bunun yerine birçeşme yapmayı önerir. Bir rivayete göre ise İranlı sufi mimar ve ressam Ömer bu amaçla Kırım’a çağrılır.
Giray Han ustaya “Bana öyle bir eser yap ki kederimi dünya bilsin!” “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” der. Usta da, mermere acıyı ve yası ölümsüzleştiren bu keder abidesini oyar. Böylece şiirlere konu olan ve dillere destan bu çeşme ortaya çıkar.1764. 
Çeşmenin üstündeki desenler ve süslerin anlamları da çeşmenin yapılış hikâyesini destekler mahiyettedir :
çeşme
Çeşmenin kurnasında yer alan mermerden yapılmış lotus çiçeği/gonca, gözyaşlarıyla dolu bir göz anlamına gelmektedir. Suyun bu ilk damladığı lotus simgesinin üzerinde “gül” koyulacak bir yer bulunuyor. Ünlü şair Puşkin: oraya: iki aşığı simgelemesi için 2 gül koymuş ve bu gelenek haline gelmiştir.
Gözyaşlarını ifade eden kalp gözü (üstteki büyük kurna) keder ve hüzünle doludur.“Gözyaşı Çeşmesi”nin üst kısmından gözyaşları akarak ilk kurnayı “keder”le doldurur. Yani: acının, kalbe balyoz gibi indiği betimleniyor.
Buradan taşan damlalar çift küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”.
Ama çift kurnalar dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani hatıralar zihinde canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır.
Buradan taşan su en alttaki delikten çıkar ve zemindeki spiralin (çark-ı felek) üzerinden geçerek yer altında kaybolur. Yani “hayat böyle devam eder gider” Zemindeki spiralkısma baktığınızda bir sonsuzluk duygusuyla yüzleşirsiniz. Bu arada: çeşmenin suyunun nereden geldiğinin bilinmediği de söylenmekte…
Çeşme öyle bir özelliğe sahiptir ki oluklarından önündeki mermer havuza sızan su, adeta bir insanın gözyaşı gibi akar. Akustiği öğle ayarlanmıştır ki, su damlalarının akışı sırasında ağlama ve hıçkırık sesleri oluşur. Çeşmenin bu halini görenler ister istemez hüzünlenir ve bir aşkın nağmelerini hatırlarlar.
Rus Çariçesi II. Yekaterina‘nın direktifiyle çeşmenin yeri değiştirilip bugünkü yerine konunca Gözyaşı Çeşmesinin de orijinalliği bozulmuştur.
Çeşme, iki yazıyla süslenmiştir:
Üstteki yazı, Kırım Hanı Giray’ı yücelten şair Şeyhiy’in şiiridir:
Allah’a şan olsun! Güldü yine Bahçesaray’ın yüzü: 
Düzenlendi akıllıca Büyük Kırım Hanı’nın lütfu. 
Çevresine su verdi, sürekli gayreti sayesinde,
Ve isterse Allah, yapar daha iyi şeyler bile.
Buldu keskin zekasıyla suyu ve düzenledi güzel bir çeşme. 
Kim denemek isterse, çıkar su oradan ve görür şunu:
Şam’ı da gördük Bağdat’ı da (ve) görmedik onun benzerini hiç!
Her susayana okur Şeyhi, bu çeşmenin ağzından şu sözleri:
Gelin ve için şifalı kaynağın en saf suyunu!
Alttaki yazı ise, Kuran’ın 76. Suresi’nin şu 18. ayetini aktarmaktadır:
( Doğru kimselerin, cennette, su içecekleri ) Bir pınar ki orada “selsebil” olarak adlandırılır.

Gözyaşı Çeşmesi, (Bahçesaray Taş Çeşmesi) Hansaray’da en meşhur yerlerin başında gelmektedir. 
Böylesine ilginç bir yapılış hikâyesi olan çeşme, tarihe bıraktığı izler ve anılarıyla ziyaretçi-lerini derinden etkilemiş ve selsebilin ününün tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır.
Bir aşk anıtı olarak bu küçük çeşmecik en az “Tac Mahal” kadar özel bir anlama sahiptir. Kimi âşıklar bu çeşmeyi gördüklerinde umutsuz aşklarını hatırla-makta ve Giray Han’ın yüreğini şad etmektedir. Çeşme yapıldığı tarihten beri bu özelliği ile bilinmekte ve su haznesine konan ve her gün tazelenen sarı ve kırmızı güller, birbirine âşık bu iki insanı simgelemektedir. Kırmızı güller ölümsüz aşkı anlatırken, sarı güller ayrılık ve kederden dem vurmaktadır.
puskinÜnlü Rus şair Puşkin, 1822 yılında Hansaray’a sürgün olarak gelmiş ve bu çeşmenin hikâyesinden çok etkilenmişti. Kendisi de çaresiz bir aşkın acısını yaşıyordu. Puşkin, bir gün  fırtınalı bir havada Moskovasokaklarında gezerken on altı yaşındaki Natalya’yı tanır. Ama bir türlü yolları kesişemez Natalya’yla.Natalya, Puşkin yerine Fransa’da eğitim görmüş bir subayı tercih eder. Ve şairin bu subayla karşılaşması tam anlamıyla bir trajediye dönüşür. Puşkin’in kalem tutmaya alışkın narin elleri silah kullanmayı pek beceremez. Hasmıyla yaptığı düelloda büyük şair hayatını kaybeder…
Sürgün günleri ve kendi çaresiz aşkının etkisiyle “Bahçesarayskiy Fontan-Bahçesaray Çeşmesi” şiirini bu yüzden kaleme almıştı. 1824 Bu şiir o dönemde çok büyük bir yankı uyandırmış ve insanlar çeşmenin hikâyesini daha çok merak etmişlerdir.Bahçesaray Sersebili de denen bu metin, Giray Han’ı öven ve hüzünlü aşkını anlatan muhteşem bir şiirdir.
Osmanlı-Kırım Harbi yıllarında Rus Orduları burayı istila ettiklerinde, bu şiirden ve Puşkin’e duydukları saygıdan dolayı Kırım’ın tamamında Türkçe (Kırım Tatarca)isimleri Rusça ve Yunanca uydurma isimlerle değiştiren Çarlık idaresiBahçesarayisminin değiştirilmesine cesaret edemez ve de bu çeşmeye dokunmaz. Bu popülariteHansaray‘ın da daha fazla tahrip edilmesini önler. Şimdi bu minnettarlığın bir göstergesi olarak Gözyaşı Çeşmesi‘nin yanı başında Puşkin‘in de bir büstü yer almaktadır.
Premier Exif JPEG
Gözyaşı Çeşmesi :
Onı şay tez mezarına ne kirsetti?
Bu ümitsiz esirliknin kaygısı mı?
Hastalık mı, yoksa diğer bir illet mi?
Kim bile? O bu dünyanı tez terk etti.
Han sarayı titislenip, boşap kaldı;
Kırım-Giray kene ketti onı taşlap;
Tümen-tümen askerinen yat illerge,
Yat illerge yolga çıktı sefer başlap.
O kene de kasırgalı soguşlarda
Küskünlenip, kanga suvsap at oynata,
Lakin hannın yureginde başka türlü
Duygularnın alevleri gizli yata.
O ekseri kızgınlaşkan uruşlarda
Kılıçını birden siltep, tars toktala
Pek çok vakıt şaytıp taşday katıp kala,
Çevresine şaşkın-şaşkın bakıp tura.
Bir şeyden korkkan kibi benzi ata,
Öz başına söylene ve ara sıra
Köz yaşını toktamadan akıttıra.
Aleksander Sergeyeviç Puşkin
***********************************
Gözyaşı Çeşmesi
Ah! onu yaşarken mezarına ne koydu?
Bu ümitsiz esirliğin kaygısı mı ne…
Hastalık mı, yoksa diğer bir keder mi?
Kim bile? O bu dünyayı tez terk etti.
Hansarayı hüzünlenip, bomboş kaldı;
Kırım-Giray yine gitti onu bırakıp;
Tümen tümen askerleriyle yad illere,
Yad illere yola çıktı sefer başlatıp yine.
 O yine de şiddetli, kasırga savaşlarda
Küskün bir şekilde at oynatmakta idi,
Lakin hanın yüreğinde başka türlü
Duyguların gizlice alevleri yanmakta.
Çevresine şaşkın şaşkın bakmakta;
Bir şeyden korkar gibi benzi atarken,
Kendi başına söylenir ve ara sıra
Gözyaşını durmadan akıtmakta…
 Ah aşk çeşmesi, ah hüzün çeşmesi;
Dinlerdim taş dudaklarından hikâyesini
Ah uzaktır, acı ve mutluluğun parçaları,
Fakat Maria’dan hiçbir söz çıkmadı…
Aleksander Sergeyeviç Puşkin
 (Çeviren: Beyaz Arif Akbaş)
Çeşme, daha sonraları Boris Asafyevin aynı adlı bale eserine de ilham kaynağı olmuştur. Bu şiir daha sonra Boris Asafyev‘in müziği ve Nikolai Volkov‘un librettosu ve Rostislav Zakharov‘un koreografisiyle 1934‘te Moskova’da baleye uyarlandı. Türkiye’de ise ilk kez 1979‘da Ankara Devlet Opera ve Balesitarafından oynandı.
Adına çeşmeler yapılan, şiirler yazılan Dilara Bikeç’in türbesi Bahçesaray’daHansaray‘ın duvarına bitişiktir. Bazı kaynaklarda Gözyaşı Çeşmesi’nin türbenin duvarına bitişik olarak yapıldığı da belirtilmektedir.
Çeşmeyi gidip de görmek  isteyenler olacaktır mutlaka…Ama gidemeyecek olanlar için de güzel bir haberimiz var…Onlara Eskişehir Kırım Tatar Kültür Evi‘nde bu çeşmenin bire bir kopyasının bulunuyor…Bilginize…
 çeşeeeme

“BAHÇESARAY” SARAYININ ÇEŞMESİNE

Aşk fıskiyesi, ölümsüz çeşme!
Sana armağan olarak iki gül getirdim.
Seviyorum bitimsiz konuşmanı
Ve şiirsel gözyaşlarını senin.
Çiseyen gümüşsü tozların
Serin çiğlerle kaplıyor beni :
Ak, ak durmaksızın sevinçli pınar!
Anlat, anlat bana bildiklerini…
Aşk fıskiyesi, kederli çeşme!
Okudum ben de mermerinde senin
Uzak bir ülkenin övgüsünü;
Fakat Mariya’dan söz etmedin…
Ey, solgun yıldızı haremin!
Burada mı unutuldun yoksa?
Yoksa sadece mutlu düşler miydi
Mariya ve Zarema*
Ya da sadece imgelemin uykusu mu
Tenha bir alacakaranlıkta resimledi
Kendi bir anlık sanrılarını,
Ruhumun bir anlık idealini?


12 Nisan 2014 Cumartesi

FİNCANDA VİŞNELİ BROWNİ..

KOLAY
LEZZETLİ
 

MALZEMELER

2 yumurta
yarım çay bardağı sıvı yağ
1,5 çay bardağı toz şeker
1 çay bardağı süt
1 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
4 yemek kaşığı tepeleme un
1 su bardağı vişne
1 yemek kaşığı hindistan cevizi

SOSU İÇİN

1,5 çay bardağı süt
1 yemek kaşığı kakao
40 gr (yarım paket) bitter çikolata

YAPILIŞI
   iki yumurtayı kır içine toz şeker döküp mikserle çırp.sıvı yağ,süt ,kakao,elenmiş un ve kabartma tozunu koy iyice karıştır.çay fincanlarını sıvı yağ ile yağla.(ben dondurma fincanlarını tercih ettim)fincanın yarı seviyesine kadar karışımdan koy.üzerine çekirdeği temizlenmiş vişnelerden 4-5 tane koy.karıştırmaya gerek yok,pişerken içine çöküyor.derin dondurucudan çıkardıysanız vişneleri mutlaka süzgeçte bekletin ki suyu süzülsün,yoksa kek hamurunu sulandırır.
   tencerenize (karnıyarık tenceresi daha geniş olduğu için onu tercih ediniz)fincanların yarısına gelecek kadar ılık su koyun ve fincanları yerleştiriniz.su kaynayana kadar tencerenin kapağı açık  yüksek ateşte  ,su kaynadıktan sonra tencerenin kapağını kapatıp ocağı en kısık şekilde 20 dk pişiriyoruz kekimizi.

SOSU
süt  ve kakaoyu karıştırıp ,çikolatamızı içine parçalayarak kısık ateşte eritiyoruz.pişen keklerimizi tencereden alıp üzerine sosu 2 yemek kaşığı olacak şekilde döküyoruz.fincanları çıkarırken dikkat edin çok sıcak oluyor ve bir kağıt havlu üzerine koyun çünkü sosu koyarken dökülüyor kenarlardan.soğuduktan sonra hindistan cevizi serpin üzerine ,dilersenizde vişnede koyabilirsiniz.
                             
                                                                PİŞMEDEN ÖNCE
                                                  

                                                               PİŞTİKTEN SONRA
                                                       
 
SOSU DÖKÜLDÜKTEN SONRA
 

 
VE HAZIR
 
 
 
çok lezzetli oldu.merak etmeyin fincanlar çatlamıyor :))
 
AFİYET OLSUN
 
      

1 Nisan 2014 Salı

1 NİSAN GAFLETİ...ŞAKA GİBİ...


1 Nisanda Müslümanlar Kandırıldı ve Katledildi!!!
1 NİSAN ŞAKASININ ARKA YÜZÜ
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanya daki Endülüs müslümanlarının son kalesini kuşatır.

Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir.
 Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir.
En sonunda 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur an bir elinde İncil;
Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım der.
 Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler.
 Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir.
Bunun üzerine Müslümanlar "Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz..." dediklerinde Haçlı ordusu komutanı "benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur" diye cevap verir.
BÜTÜN MÜSLÜMANLAR ORADA ŞEHİT EDİLİR.
İşte o gün bugündür 1 Nisan Hristiyanlar arasında Hile Günü olarak kutlanmaktadır.
Maalesef halkımız arasında da yaygınlaşmış, yüzlerce, binlerce Müslümanın katliam günü olan 1 Nisan lar, bir şaka günü olarak kutlanmaktadır.
Nereden geldiğini görelim,
"AKLI"MIZI KULLANALIM, NEYİ KUTLADIĞIMIZI BİLELİM''

15 Mart 2014 Cumartesi

ASKIDA KAHVE....

 

ASKIDAKİ KAHVE      

Italya'da Napoli'nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar da, espressolarımızı içiyorduk. Içeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dedi, iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı. Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dediler, üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Barmen "askı"ya yine bir küçük kağıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu.
 
Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski, püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve
barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi. Barmen hemen bir kahve
hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen ise tezgahın üzerindeki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı.
Bu gözlemimizin sonunda, gözlerimizi yaşartan, fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir "Italyan toplumsal terbiyesi" öğrendik : Yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmak zorunda değiliz.
Bir Napolili için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır. Kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, kendileri bir kahve içerken, fazladan bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar, kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor. Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bar'daki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güleryüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor. Içeri giren yoksul bir kişinin "Bana askıda kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve olduğunu" belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu olgunun çok zarif bir bölümünü oluşturmaktadır.
 
 
 
                        BİZİM ASKIMIZDA NEYİMİZ VAR?? giydiğimiz kıyafetlerimizden başka :((
 
 
 
 

13 Mart 2014 Perşembe

KIRK DİREKLİ AFYONKARAHİSAR ULU CAMİİ

Afyonkarahisar a yolunuz düşerse mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim.Selçuklular döneminde yaptırılan Ulu Cami, mimarisi ve manevi havası ile sizi kendisine hayran bırakacaktır.Kırk ahşap direkli Ulu Cami Selçuklular döneminde 1272-1277 yılları arasında Nusreddin Hasan tarafından Mimar Emirhac Beye e yaptırılmıştır.eskiden çatısı toprak damlı iken yapılan onarımlar sonunda bakır ile örtülmüştür.kırk  ahşap direk üzerine inşa edildiği için ''kırk direkli camii''denilmektedir.selçuklular zamanında yaygın bir mimaridir.ve günümüzde sayılı bir kaç ilimizde bu eserler ayakta durmaktadır.


 
 


 
Caminin doğu ,batı ve kuzeye açılan üç kapısı bulunuyor.
 





 
altı sıra mukarnas işli mihrap,Selçuklu taş işçiliğinin sade bir eseridir.
 





 
 
      Ulu Cami iç kapısının sol tarafında Müftü Çil Fazıl Ali Rıza Efendinin kabri vardır.1847(H.1263)

 
 
 
DİPNOT: her yer ahşap olduğu için camii içerisinde flaş kullanarak fotoğraf çekmeyelim..
TARİHİMİZİ KENDİ ELLERİMİZLE YOK ETMEYELİM 

 
 

 

9 Mart 2014 Pazar

ISLAK KURABİYE


MALZEMELER

1 adet yumurta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı şeker
125 gr.(yarım paket) margarin
4 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
3 su bardağı un

ŞERBETİ İÇİN

2 çay bardağı su
2 çay bardağı şeker

HAZIRLANIŞI
önce su ve şekeri kaynatıp soğumaya bırakalım.1 adet yumurtayı mikser ile çırpalım.yağ ve şekeri ilave edip 5 dk.tekrar çırpalım.kalan malzemelerin tamamını ekleyip yoğuralım.kulak memesi kıvamında bir hamur elde edelim.hamurdan küçük parçalar kopararak yuvarlayıp,yağlanmış tepsiye dizelim ve fırında pişirelim.üzerleri çatlamaya başlayınca kürdan ile pişip pişmediğine bakalım.pişen kurabiyelerimizi sıcak şekilde, önceden hazırlayıp soğuttuğumuz şerbetin içine bırakıp 2-3 sn sonra tekrar servis tabağına alalım.AFİYET OLSUN



AĞLAYAN PASTA

 
harika bir pasta
 
 
MALZEMELER
4 yumurta
1 su bardağı şeker
4 yemek kaşığı süt
3 yemek kaşığı kakao
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1su bardağı un
 
KEKİ ISLATMAK İÇİN
1,5 su bardağı süt
 
ÜZERİ İÇİN
1 paket krem şanti
1 paket çikolata sosu
 
YAPILIŞI:yumurta ve şekeri köpürene kadar çırpalım.kakao,süt,vanilya,un  ve kabartma tozunuda koyup 5 dakika daha çırpalım.yağlanmış fırın tepsisine döküp 170 derecede20- 25 dk. pişirelim.piştikten sonra üzerine sıcakken 1,5 bardak süt dökelim,soğumaya bırakalım.soğuduktan sonra üzerine hazırladığımız krem şantiyi daha sonrada çikolata sosunu dökelim.hindistan cevizi ile süsleyelim. AFİYET OLSUN




3 Mart 2014 Pazartesi

YARASA

fırsatınız var hala...neden mi bahsediyorum??OPERA yı sevenler için sezon temsilinin yapılmasına son iki gösterimi kalmış olan YARASA OPERETİNDEN...tek kelime ile harikaaaa....büyük bir zevkle izleyeceğinizden şüpheniz olmasın ve sakın kaçırmayın...

 
bilet alabilmek için telefonumun alarmını biletin satış tarihi ve saatine kurup ,on dakika öncesinden bilgisayar başına oturdum ve satışa açıldıktan beş dakika sonra biletlerin yüzde yetmişi satılmıştı.
 
 
 
iyi seyirler...
 

2 Mart 2014 Pazar

AFYON DA...

 


kışın gidilebilecek en iyi yerlerden biri...kaymağı,lokumu,tarihi ve termalleriyle ünlü AFYON...Afyon a gittiğimde girişteki mermer ocakları ve mermer adam ilgimi çekti..daha sonra cami minarelerinin mavi camdan olması ilginç geldi..nedenini hala araştırıyorum.

 



Afyon da gezerken   Atatürk ün adını “ bahtı ve önü açık anlamına gelen ikbal koyduğu”tarihi  İKBAL lokantasında yemek yiyebilirsiniz.mekan güzel..

 


 
AFYON MÜZESİ
 
 benim tavsiyem hangi şehre giderseniz gidin, eğer bir müzesi varsa  mutlaka gidip gezin..öyleki o şehre dair öğrenmek istediğiniz, merak ettiğiniz ve bilmeniz gereken çok şeyi orada bulacaksınız..
 


 
AFYON KALESİ
 
harika bir görselliğe sahip bir manzara..kalenin eteklerinde bulunana sokaklar tarih kokuyor,hemen yanı başında çarşısı ve tarihi ULU CAMİ..Cami postunu ayrıca yayınlayacağım..
 
 
 


 
TERMALLER
Afyon un bir çok yerinde termal tesisileri ,otelleri bulunmakta.buna rağmen şifalı suyuna ilgi büyük ve kış mevsimi olduğundan tesisilerde yer bulmak ,özelliklede özel tatil günlerinde,hafta sonlarında biraz zor oluyor.rezervasyonunuzu erken yaptırmazsanız isteğiniz dışında onların sunduğu seçenekleri kabul etmek durumunda kalıyorsunuz.genel kullanılan havuzlu mekanlar dışında kişi sayısına göre apart daireler kiralayabilirsiniz.bu daha güzel çünkü havuzunuz kendi dairenizde ve sadece size ait ve 24 saat hizmetinizde...
 

 
 
 





 
 
dönüş yolunda Özdilek mağzasınada uğrayıp gezebilirsiniz..
 
 



 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...