25 Aralık 2012 Salı

EDA...

 


parklar evim,banklar yatağım benim
ışıklara bakarım,sıcacık ev ışıkları
sarılıp uyurum umutlara
işe gider gibi her sabah yollarda bir izmarit arar dururum
yaklaşmıyorum kalabalığa beni sokak çocuğu sanmasınlar
okumayı istermiydim bilmiyorum
bunu düşünmedim bile..
bu günü geçebilsem gelecek kimbilir nerde...
bir kız var aşağı sokakta
kirpi gibi saçları ,birazda pasaklı
asi ruhlu belli sert ve hırçın
ama gözleri ah o gözleri
öyle masum okşar gibi
adı EDA bende de bu sevda
bu parkta yatışım ondan
sıcacık EDA ekmek gibi
sıcacık EDA yorgan gibi
ana yüreği gibi EDA aşk gibi...
buralarda kalışım ondan....
                                                  

İŞTE YİNE BİR GİDİŞ


 

İşte yine bir gidiş,yine veda..Yok unutmam demek yok...
Unutursun,unuturuz,unutacaklar elbet..
Bilinmez ama belkide unuttu sanacaklar.Sende bilirsin unutmayı boş lafa lüzum yok GÜLÜM...
Onca aşklar nasıl unutuldu ,buda unutulur...
Giden bakmaz geriye,kalan ''Dur Gitme'' demez.
UNUTULUR..UNUTULUR...
 Nasıl unutulduysak zamanında şimdi tekrarını yaparız SEN ve BEN...
Yansımış zaten ayrılık şimdiden mahçup suratımıza.biraz utangaçlık,biraz keder,birazda çaresizlik çizgilerdeki.
  ÇARESİZLİĞİ KABUL ETMİYORUM ÖLÜM DIŞINDA.
Ama olsun bir adıda çaresizlik olsun.
Biliyoruz değilmi biliyoruz bebeğim! Şirin fedakar olamadı,Mecnun başaramadı...
Ferhat ta öldü, Leyla da güzelim.
Tarihe malzeme sadece...
Elbette vardır gönlümüzde yerimiz ama ne fayda? ne fayda?bilmiyorum ki!
Seni bilmem ama ayrılık mermisi şimdiden saplandı benim sırtıma...Bilmesende çok acıyor canım.
Bebeğim her yaşanmış aşk gibi olacak bu aşkında yıkıntısı,yarımda kalsa...
Elbet ya yanımıza,ya ardımıza,belkide üzerimize,yüreğimize devrilecek çöküntüsü..
İşte o zaman yok olacak bazı şeyler.
UNUTMAM demek yok...
UNUTACAKSIN... UNUTACAKSIN...
ACISINI BANA BAĞIŞLAYIP SENDE UNUTACAKSIN.













24 Aralık 2012 Pazartesi

NUH DİYOR PEYGAMBER DEMİYOR.....BU SÖZÜN NERDEN GELDİĞİ?? NİÇİN SÖYLENDİĞİNİ BİLİYORMUSUN ???İŞTE BU SÖZÜN GERÇEK MUHATABI !!!

Nuhun gemisi...Nuh (as) .....





NUH (as) insanlığın ikinci atası olarak kabul edilir.Adem (as) dan ,NUH(as) a kadar olan dönemde putperestlik yaygın değildi ancak,NUH(as) kavminde durum değişmeye başladı.
Önceleri bu kavimde dindarlıkta temayüz etmiş olan ; '' VEDDE,SÜYA,YEĞUŞ,YE'UK ve NESR '' isminde beş önemli şahıs vardı.Bunlar bir rivayete göre İDRİS(as) ashabıydı.Bu zatların birbiri ardınca vefat etmeleri büyük üzüntü meydana getirdi.
Geride kalanlar onların hatırasını canlı tutmak amacıyla,onları sembolize eden ve onlara benzeyen beş tane heykel yaptılar....Halk zaman zaman bu heykelleri ziyaret eder, o salih insanların nasihatlerini birbirlerine anlatırlar ve ibret alırlardı.
Fakat bir kaç nesil sonra gelenler,ibret almak yerine bu heykelleri putlaştırarak ilah olarak kabul ettiler.Bu iş iyice yaygınlaşıncada putperestlik resmi din haline geldi.....İyice yaygınlaşan bu inanç sapkınlığı,ahlaki ve sosyal çözülmeyide berarerinde getirince,Cenab-ı Allah insanların hidayeti için NUH(as) ı peygamber olarak gönderdi.

Elli yaşlarında iken Allah-ü Teala Onu insanlara peygamber olarak gönderdi ve dokuz yüz elli sene tebliğde bulundu...

 

''NUH DİYOR PEYGAMBER DEMİYOR..''

NUH (as) ın asırlar süren iman mücadelesine rağmen,kavmi iman etmeyip küfürde ısrar ettiler.Kavmi inatçı mı inatçıydı.Çok az dışında hiç biri iman etmediler.Halk arasında inatçı kimseler için kullanılan bir söz vardır ''Nuh diyor peygamber demiyor ''diye ,işte bu sözün gerçek manada muhatabı bu kavimdir.Müfessirlerin beyanına göre ;en fazla iman eden seksen kişidir.Bazı müfessirler ise NUH (as) a sekiz kişi iman ettiğini rivayet etmiştir.Asırlar süren iman mücadelesine rağmen '' Nuh dediler peygamber demediler.''...
NUH (as) her evi tek tek dolaşıp imana davet etti.

-Tak ! tak ! tak !

-Kim o !            

-Ene Nuh ! Lailahe illallah Nuh Neciyullah ! /Ben Nuh ! Allah dan başka ilah olmadığına,Benim de Onun elçisi olduğuma iman edin.                                                                                                                                    

İşte böylece asırlarca bıkmadan,usanmadan,ağırlanmadan insanları dine ve imana davet etti..Tüm peygamberler gibi oda kötülük eziyet hakaret gördü..
Hani denilir ya ;
''Hizmette sinir ve sınır yoktur ''
Oda öyle yaptı....
 


NUH(as) Peygamberlik ferasetiyle anladı ve Mevla teala'nın bildirmesiyle de bildi ki,artık bundan sonra kavminden bir tanesinin dahi imandan nasibi yok.Yani o güne kadar kendisine iman eden seksen kişiyse,bunlar seksen bir kişi olmayacak; şayet sekiz kişiyse,bunların sayısı dokuz olmayacak...

Bunun üzerine mevlaya yönelerek ellerini semaya kaldırdı ve dua hakkını kullandı.öyle bir dua ettiki,o güne kadar böyle dua eden olmamış..Yeryüzünde ne kadar kafir varsa hepsinin helaki için,köklerinin kazınması için bastı bedduayı :
nitekim kuran-ı kerim de şöyle buyuruluyor:
''NUH(as) dedi ki:Ey Rabbim!Yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!Çünkü Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece ahlaksız ve dinsiz (evletlar) doğururlar.''
Böylece süreç başlamıştı.Mevla Teala elçisinin duasını kabul etmiş ve kafirlerin kökünü kazımayı murad etmişti.Ve gerekli emirler NUH(as) verildi.



VE NUHUN GEMİSİ YAPILIYOR...

 Nuh (as) gemi yapmasını bilmiyordu.Yüce Allah ona vahiyle gemi yapmasını öğretti,o zamana kadar görülmemiş büyüklükte olan geminin planını bizzat Cebrail (as) bildirdi.Mevla Teala'nın emriyle NUH(as) gemiyi sac ağacından(siyah sert mobilyalık keresteden)yaptı,içini,dışını iyice zifledi ve suyu yarması içinde gemiye meyilli bir göğüs yaptı.
Geminin ölçüsü: Elli arşın eninde,üçyüz arşın uzunluğunda,otuz arşın derinliğinde olup üç katlı idi.En alt katı dört ayaklı hayvanlar için,orta katı insanlar için,üst katı da kuşlar için yuva olarak yapmıştı.



 

Mevla Teala'nın imhali(mühlet vermesi) vardır ama ihmali yoktur.Bir ismi şerifi de ''SABUR'' dur.Rabbimiz ziyadesiyle sabredicidir.''Belki tövbe ederler,doğru yolu bulurlar ''diye mühlet verir,sabreder ve bekler.Eğer inkar ve isyanlarından dönerlerse ne ala.Yok,aynı tas aynı hamam devam ederlerse,vakit saat geldi mi intikamını alır.

ve vakit geldi...
Sular dağın başına kadar yükselmiş,hatta dağların en zirve noktasını da geçmişti.Rivayetlere göre,en yüksek dağdan on sekiz arşın,bazı rivayetlere göreyse seksen mil daha yularıya yükselmiştir.Böylece bu tufanla yeryüzü tamamen sularla kaplanarak her taraf denize döndü ve görünen bir kara parçası kalmadı.
Tufan altı ay sürdü.Receb ayının onuncu günü gemiye bindiler,altı ay su üstünde yüzdüler ve Muharrem ayının onuncu (AŞURA ) gününde sular çekildi ve gemi CUDİ dağı nın üzerine oturdu.

 

NUH(as) ın dört oğlundan üç tanesi,HAM,SAM ve YAFES babalarına iman ettiler ve onunla beraber gemiye bindiler.Fakat diğer oğlu KENAN YAM iman etmemişti.
Böylece insanlar,nuh ümmetinden türeyip yeniden yeryüzüne dağılmışlardır.

Rivayete göre NUH (as) ın oğullarından :

                                              SAM: Arapların,Parsların(Farsların),Rumların.
                   HAM : Hindistan,Habeş,Sudan ve diğer Afrika kavimlerinin,
                                    YAFES  : Türklerin,Berberilerin ve diğer Asya kavimlerinin ilk babasıdır.

NUH (as) ın en seçkin oğlu Hazret-i SAM dır.Çünkü ''Nur-u Muhammedi '' onun alnına intikal etmiş, peygamberler silsilesi onun soyundan devam etmiştir.


Mevla Teala bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor :
''Andolsun,biz onu(tufan olayını)bir ibret olarak bıraktık.Var mı düşünüp öğüt alan?Benim azabım ve uyarılarım nasılmış(görsünler)! ''

Ayeti kerimede geçen'' Bir ibret olarak bıraktık sözünden'',Tufan izlerinin muhafaza edildiği ve görüp ibret alınması gerektiği anlaşılmaktadır.Dolayısıyla bu ayeti kerimede ;NUH(as) ın gemisinin kalıntılarını bulmak ve Tufan hakkında bilgi elde edebilmek için gerekli arkeolojik araştırmaların yapılması gerektiğine işaret vardır.

Tufan hadisesinin oluş zamanı kesin olarak bilinmemekle beraber, Peygamber Efendimiz(sav) hadis-i şeriflerinde ;
''Adem(as) ile Nuh(as) arasında 10 karn (kuşak,asır,dönem..)geçmiştir.''buyurmuştur.
   

YUSUF (as) ve ZÜLEYHA....BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ?? ÇOK ZORDU YUSUF'U GÖRMEYEN GÖZÜN ZÜLEYHA'YI ANLAMASI, ÇOK KOLAYDI YUSUF'U GÖRMEYEN GÖZÜN ZÜLEYHA'YI KINAMASI..

 
Hz.YAKUB un oniki evladından biri olup kardeşleri tarafından kuyuya atılan YUSUF (as)ın güzelliğini hemen hemen herkes bilmektedir.Hz.YUSUF (as)a insan üstü bir güzellik bahşedilmiştir.Bütün mahlukata verilen güzelliğin yarısının Ona verildiğini biliyor muydunuz?? Onu görüp sevmemek,hayran kalmamak mümkün değildi..ZÜLEYHA nın ona olan aşkı yüzünden suçsuz yere zindanlara atılan YUSUF (as) ı,ZÜLEYHA o günkü Mısır ın sosyetesine mensup varlıklı kadınların önüne çıkarınca ,kadınlar ellerindeki meyve bıçağıyla meyve soyarken YUSUF (as) görünce ''Haşa,ALLAH için bu bir beşer olamaz.Olsa olsa güzel bir melektir.'' diye mırıldandılar.Ona bakmaktan gözlerini alamadılar ve bıçakla ellerindeki meyveleri soyacakları yerde,parmaklarını kıtır kıtır kestiler de farkına bile varmadılar. Ondaki güzellik ahiret güzelliğindendi...   
.



ZÜLEYHA...
Hz.YUSUF (as) ı kuyudan çıkaranlar onu Mısıra getirip köle pazarında satlığa çıkardıklarında,Mısır Azizi yani maliye işlerine bakan vezir ,Hz.YUSUF u görür görmez gönlüne bir sevgi düştü ve Onu satın aldı.Aziz in hiç çocuğu olmamıştı.Onu zevcesi Züleyha ya getirip: 
-Buna güzel bak! Umulur ki bize faydası olur veyahut evlet ediniriz,dedi.
Çocukları olmadığı için,güzel yüzlü temiz yaratılışlı Hazreti YUSUF u evletlık olarak yanlarına aldılar.
Mısır Azizi ile evli olan Züleyha Mısır ın en güzel kadınlarından biridir..
YUSUF(as) a çocukluğunda bir nevi evlat gözüyle bakan Mısır Azizinin hanımı Züleyha,gün geçtikçe serpilip gelişen ve ellerinde büyüyen bu delikanlının güzel haline,ahvaline ve muhteşem güzelliğine şahit oldukça hisleri değişti ve sonunda tutkuyla bağlanıp bütün kalbiyle Ona aşık oldu...

Züleyha  aşkından öyle bir hale geldi ki,her şey ona Yusuf (as) ı hatırlatıyordu.Onun dikkatini çekmek için elinden gelen herşeyi yapıyordu.Züleyha nın YUSUF a duyduğu aşkın tarifini yapmak mümkün değildi.Denilir ki,Züleyha nın yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığı vardı ancak hiçbir şey gözünde değildi..'' Bugün Yusuf u gördüm'' diyen,ondan haber veren herkese mücevherlerini dağıtırdı.
Aşkın ateşi ile yanan Züleyha baktığı her yerde hazreti Yusuf u görür,karşılaştığı herkesi Yusuf diye çağırırdı.Bütün servetini hazreti Yusuf un aşkı uğruna feda etti..

ÇOK ZORDU YUSUF'U GÖRMEYEN GÖZÜN ZÜLEYHA'YI  ANLAMASI,
ÇOK KOLAYDI YUSUF'U GÖRMEYEN GÖZÜN ZÜLEYHA'YI  KINAMASI..




                                                                                                                                                           Züleyha, HZ.YUSUF zindanda kaldığı süre içinde o kadar acı çekti ki,üzüntüden kederden gençliğini ve güzelliğini yitirdi.O da aşkın,tutkunun ve ihtirsın bedelini bu şekilde ödedi...YUSUF( as) senelerce hapiste kaldı,Züleyha ise vicdanında hapsetmişti kendini.Gözyaşı ve tevbe ile temizlemişti günahlarını...

                 
                                                 YUSUF(as) rüya tabiri ilmine sahipti..

Yıllar sonra zindandan kurtulup  Mısır hükümdarının baş vezirliğine yükselen YUSUF(as)ı ,Hükümdarın Züleyha ile evlendirdiği rivayet edilir: ''Züleyha,aşık olduğu Hazreti YUSUF (as) a  kavuşmadan önce Rabbine vasıl oldu.Yıllar sonrada YUSUF una kavuşunca dua etti de, gençliği ve güzelliği ALLAH IN bir ikramı olarak kendisine geri verildi.YUSUF(as) ile evlendiğinde ise bakire idi.Zira kocası Aziz,iktidarsız olduğu için züleyha kız olarak YUSUF (as)la gerdeğe girdi..''


Züleyha,kalbi acının anlamına dair sınırlarda dolaşmaya başlayınca Yusuf'a bir mektup yazmaya karar verdi.İçindeki hallere tercüman olacak sözcükleri bulup da Yusuf'a göstermek istedi.Dedi,her vasfın karşılığı bir sözcük var nasıl olsa.Ben de halimi arz edeyim sözcüklerle Yusuf'uma.

Papirüsten ezilmiş kağıdı,sivri kalemi aldı eline.


Yusuf,diye yazdı,namenin en başına sayfanın tam ortasına.İçinden binlerce yusuf ses verdi.

Ey içimdeki yıldızların mütercimi,ölü olmayan kuşlarım benim
Mısır'ın ruhuna mürekkebinin kokusunu uçuran Yusuf'um.
Nil'in sularına dökülmüş kandillerin aydınlığı
Gizli bahçelerden geçen yeşillerin ıslak çoğulluğu
Konuşan ağacım bana,konuşan ırmağım benim.
Işıklı yağmurum.
Gözlerimle gören ey,ey gözleriyle gördüğüm.


Yusuf,diye yazdı,namenin en başına sayfanın tam ortasına.İçinden binlerce yusuf ses verdi.

En derin kuyusunda kaybolduğum ey,
Nil'in sesi geliyor,gelsin,sesim Nil'e gitmiyor,gitmesin.
Sesi bana gelmeyen,sesim ona gitmeyen ey


Züleyha sayfanın tam ortasından devam etti,Yusuf,dedi.


Ey kalbimle seven
Ey kalbiyle sevdiğim.
Muhabbeti kolay giyilir libas olmayan,
Vahayı kaybedip çölün rahmetine düşen defterim,
Yitik tahtına gönlünce kurulan çöl misillemesi sevdiceğim,
Dağ lalesi
Çöl çiçeği

Ah benim yitik ezel gülü vasfınca sahiplendiğim,ah beni ezel gülü vasfınca sahiplenip de sahiplendiğini bilmeyen sevgilim,
Ah benim! Ah benim !

Ey adı gelecek zamanların ve mekanların insanlarına adımla bile baki kalacak olan,
Ey adım adıyla bile yazılacak olan
Sularıma dökülen karanlık,yoklarımı örten aydınlık
Tezatlarım benim,benim tekrirlerim
Ama muhabbetinden asla rücu etmediğim
Gün geçtikçe çoğalan benzetmelerim,
Sözcüklerim,lügatim,lisan hacmince vasıflandığım vasıfım

Yusuf,diye yazdı,namenin en başına sayfanın tam ortasına.Hala kitaptaydı kalemi,bir satır ileri geçemedi.

Bir satır ileri geçsem o hitaptan,dedi,yanacağım.

Ses verdi içinden bir ses:Yan o zaman,yan o zaman !

Züleyha devam etti:

Ah benim Yusuf'um , ah benim ,ah/senim, dedi,başka birşey diyemedi.
Züleyha,Yusuf'a mektup yazmaya başlayınca.Yusuf diye başladı Yusuf diye bitirdi.Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok.Züleyha'nın lügatında Yusuf'tan öte sözcük yok.
Yusuf,dedi,kelamım artık sende hükümsüz.Ama kelamımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme.Bil ki kelamdan da öte sadece ah var,ah ki dünya onun üzerinde durur,gök kubbe onun hareretiyle döner.


2 Aralık 2012 Pazar

MÜHENDİS EŞEKLER..arkadaşım eş..arkadaşım şek..arkadaşım eşek..

 

hayvanlar aleminde en büyük ve en anlamlı bakan göz eşeklerin gözüymüş..yani..,
DÜNYANIN EN GÜZEL GÖZLERİ EŞEKLERDEDİR.. 
 her ne kadar insanoğlu türlü akılsızlıkları eşşeklikle nitelendirse de en
güzel gözlere sahip bu sevimli hayvan, yerine göre çoğu insandan daha akıllıdır...
Eşek, iyi bir yol mühendisidir: Yokuşları en fazla yüzde yedi eğimle ve kısa
mesafelerde virajlar alarak çıkar.
Eşek iyi bir kılavuzdur: Gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşamaz.
Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş
bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış.

Evet, eşek akıllıdır.... düştüğü çamura bir daha, asla düşmez.
"Eşşek bir defa çamura düşer!" Deyimi bundandır.
 kahverengi gözlerin bakistaki keskinligi bilimsel olarak da kanitlanmistir. o sebeple mavi gözlü ve yesil gözlü pilot sayisi daha azdır..
 

KAYSERİLİNİN BİRİ.....
 1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye'ye. Bir kısım imar
çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda yol güzergâhını
belirleyecek alet yok, eleman yok.
Nafı'a mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından, elemanlar
şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış.
Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?>
- Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
- Anlayamadım?
- Eşek %7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada
yol güzergâhı belirliyoruz.
Deyince Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Kayserili bozgun... cevap vermiş:
- Amerika'dan mühendis getirtiyoruz. 





ÖNCE SONRA..BİR EKSİK AMA OLSUN..

                                                                ÖNCE
 
SONRA
 
                                      
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...